Şu bir gerçek ki;
Türkiye’de yargıya olan güven giderek azalıyor.

Ülke gündemini günlerce işgal eden ve kara para akladıklarının yansıdığı MASAK raporlarına rağmen tahliyesi tartışma yaratan Engin-Dilan Polat çiftinin ardından suç örgütüne üye olmak suçundan 44 yılla yargılanan Bahar-Nihal Candan kardeşlerin de tahliye edilmesi, tartışmaları iyice alevlendirdi.

Hele ki;

Hakkında 26 tane suç dosyası bulunan 19 yaşındaki saldırganın, kendisini yakalamak isteyen 27 yaşındaki kadın polis memurunu öldürmesi, gözlerin Türk yargı sistemine çevrilmesine yol açtı.

Hukukçular ısrarla belirtiyor.

Hem şartlı salıvermenin hem de denetimli serbestliğin aynı anda işlememesi gerektiğini savunuyorlar.

Ama ne yazık ki;

Bu iki haktan da yararlanan suçlular, Adliye’den rahatlıkla sokağa çıkabiliyor.

İşte bugün en yeni örnek.

Küçükçekmece’de bir kişi, yolda iki kişinin saldırısına uğruyor.

Saldırganlar yakalanıyor.

Bir de bakılıyor ki, gasp, uyuşturucu ve hırsızlıktan toplam 8 sabıkaları var.

Ama hepsinden de adli kontrol şartıyla serbest kalmışlar.

Yakalanıyorlar, Adliye’ye çıkarılıyorlar ve yine serbet kalıyorlar iyi mi?

Toplumdaki bu suç makinalarının adli kontrolle serbest kalmaları kamuoyunun tepkisine yol açıyor.

Tıpkı;

Kendisini yakalamak isteyen polisi şehit eden 19 yaşındaki saldırgan Yunus Emre Geçti gibi.

Bu olayla ilgili detaylar bugün çıktı ortaya.

Katilin, hem haftada iki gün ilgili polis karakoluna gidip imza atması gerekiyormuş ama bir taraftan da aranıyormuş.

Bakar mısınız yargı sistemine?

Hep söylüyoruz;

Türk Ceza Kanunu’nun acilen revize edilmesi gerekiyor.

Belki hatırlanacaktır;

Aralık 2016’da Yıldırım’daki Bursaray istasyonunda iki kişi, kendilerini gişelerin üzerinden atlayarak bedava geçmek isteyen güvenlik görevlisini öldüresiye dövmüşlerdi.

Bununla da yetinmeyen saldırganlar, Bursaray görevlisinin copunu alarak öldürmeye çalışmışlar, görevlinin bayılması üzerine “öldü” sanılarak oradan kaçmışlardı.

Sonuç peki?

Basit bir darp gibi görülen olay nedeniyle saldırganlar daha sonra adli kontrol şartıyla serbest kalmışlardı.

Ne yazık ki;

Cezası olmayan bu yasalar nedeniyle suçlular adeta suça özendiriliyor.

“Suç işlemek üzere çete kurmak, adam kaldırmak, tehdit, şantaj, darp, gasp, hırsızlık, silahla yaralama, adam öldürme gibi fiillere verilen cezalar, hem alt sınırdan hem de her türlü indirim yapılarak veriliyor”.

Böyle olunca da;
Haberlere yansıdığı üzere bazı mağdurlar, kendi cezalarını kendileri veriyor ya da verdirtiyor!

Hem;

Şartlı salıvermeden hem de adli kontrol şartının aynı anda uygulanabilmesi nedeniyle, cezaevine girmeden sokağa çıkan suç makinaları, suç işlemeye rahatlıkla devam edebiliyor.

Belli ki yasanın uygulanmasında sıkıntılar ve eksiklikler var.

Bu nedenle;

Kolluk kuvvetleri de, meslekten atılma ya da açığa alınma korkusuyla zaman zaman suçlulara yeterince müdahale edemiyor.

Bu yönde;

Sokak vahşileri yüzünden, son 4 yılda göz göre göre şehit edilen 10 polisin durumu ortada.

Hukuk sistemi, çatırdamaktan da öte artık bas bas bağırıyor.

İşin tuhaf tarafı;

Türkiye’de adalet artık sosyal medyada aranıyor.

Toplumu irite eden herhangi bir olay, sosyal medyada öylesine güçlü bir destek buluyor ki, ya ilgili bakanlık anında devreye girmek zorunda kalıyor ya da ilgili Cumhuriyet Savcılığı.

Peki böyle mi olmak zorunda?

Bu ülke vatandaşları, adalet arayışını sosyal medya üzerinden mi vermeli?

Emin olun;

Şu geçenlerde Bursa’da olan, İmam Hatip Okulu’nun Müdürü’nün, kadın müdür yardımcısının oda kapısını kırma görüntüleri sosyal medyaya yansımasa ve ülke genelinde tepki toplamasıydı, bu Müdür’ün yaptıkları yanına kar kalacaktı, belki de görevden uzaklaştırılmayacaktı.

Kuşku yok ki;

Bu ülkenin başına gelebilecek en büyük tehlike, yargı sisteminin çökmesi!

Kanımızca;

TBMM açıldığında, önceliği Türk yargı sistemine el atmak olmalı.

Yapılacak yeni düzenlemelerle, toplumda oluşan adalete olan güvensizlik acilen giderilmeli, suçun bir cezası olmalı, yapanın yanına kar kalmamalı.

Dönemin;

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı’nın, HSYK’ya gönderdiği mektubundaki, davalara göre rüşvet tarifesi daha hala belleklerde.

Sözleri ne güzel kazınmış değil mi, İstanbul’u fethederek bir çağı kapatan ve yeni bir çağı açan Fatih Sultan Mehmet’in.

“Aklı öldürürsen, ahlak da ölür.

Akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür.

Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür.

Adaleti öldürdüğün gün, devlet de ölür”