Geçenlerde;

Uygulamanın ilki İstanbul’da yapılmıştı.

İstanbul’un yeni Valisi Davut Gül, twitter hesabından yaptığı paylaşımda kaçak göçle mücadele kapsamında 2 bin 676 yabancı uyruklu kişi hakkında işlem yapılarak sınır dışına gönderildiğini duyurdu.

Nitekim;

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bir açıklamasında, sınırlarda ve şehirlerde kaçak göçle mücadele edildiğini belirtip “Halkımızdaki endişe ve korkuyu gideriyoruz” deyince, seri bir operasyonun geleceği tahmin edilmişti.

Keza;

Gelen emir doğrultusunda olsa gerek, Bursa Emniyet Müdürlüğü ve Bursa Jandarma Komutanlığı, Bursa’da kaçak göçle mücadele konusunda bu kez gözle görülür operasyonlara başladı.

Haberlere de yansıdığı üzere;

Başta Çarşamba Pazarı bölgesi, Yavuz Selim Mahallesi ve Kültürpark çevresi olmak üzere yabancı uyruklu kişilerin yoğun yaşadığı bölgelerde sıkı denetimler gerçekleştirildi polis tarafından.

Hem;

Şüpheli kişilerin kimlik sorgulamalarını yapan polis ekipleri, aynı zamanda zabıta, gıda ve maliye memurlarıyla birlikte girdikleri dükkanları inceledi.

Hem de;

İlk etapta 22 iş yerine usulsüz işlemlerden dolayı 143 bin lira para cezası kesildi, bu arada suça karıştığı tespit edilen 10 kişi de yakalanarak sınır dışı edildi.

Bu arada;

Özellikle yaz aylarında haber bültenlerine ve sosyal medyaya fazlasıyla yansıyan plajlardaki çirkin görüntüler için de harekete geçildi.

Malum;

Özellikle Suriyeliler’in plajlardaki nargile keyifleri, halkı ve aileleri rahatsız edici şekilde denizlere iç çamaşırı ile girenlere yönelik jandarma da Bursa da harekete geçti.

Bu noktada;

Mudanya, Kurşunlu ve Kumla sahillerinde uygulama yapan ekipler, halkın ortak kullanımını engelleyecek şekilde çadır kuran, halı kilim ve battaniyelerle gölgelikler yapanlar ile plajlarda nargile keyfi yapan Suriyeliler’e yönelik seri operasyonlara başlandı.

Halktan gelen şikayetlerin giderek artması üzerine bu operasyonlara drone kullanılarak havadan da destek sağlanarak, denize iç çamaşırı ile giren, sahilde nargile içen ve halkın tepkisini çekenlere yönelik uygulamalara da ağırlık verildi.

Şu bir gerçek ki;

Suriye’den Türkiye’ye yönelik göç dalgası sonrasında, ülkemizdeki sosyal hayatın bazı bölümlerinde Türk insanına uygun olmayan görüntüler yaşanmaya başladı.

Ve ne tuhaf ki bu görüntüler, herhangi bir müdahale olmayınca artık sıradan görüntüler olmaya başladı ki, uzun zamandır Türk halkının tepkisini çekiyordu.

Bizim Bursa’da Çarşamba Pazarı’nda yaşandığı gibi özellikle İstanbul’un bazı bölgelerinde artık bu tip semtlerin yavaş yavaş ilçe geneline yaygınlaşmaya başlaması üzerine şimdi net ve anlaşılır uygulamalar başladı.

İzmir’de;
Arapça tabelaların Büyükşehir Belediyesi’nce sökülmeye başlaması, İstanbul’da Valilik kararıyla nargileye açıkça yasak getirilmesi ve salonların kontrol altına alınmasına yönelik uygulamalar halk nezdinde takdir toplarken, Türkiye’nin 4. büyük şehri Bursa’da da yapılan bu uygulamalar haliyle dikkat çekiyor.

Bursa’da;
Ramazan ve Kurban bayramı süresince Suriyeliler’in yoğun yaşadığı bölgelerde yaşanan görüntüler tepkiye yol açmıştı.

Nitekim;

Seçim öncesinde yapılan sosyolojik kamuyu yoklamalarında, sınırlardan gerçekleştirilen kaçak göç ve Suriyeliler’in Türk insanına alışık olmayan tutum ve davranış biçimlerine yönelik şikayet ve tepkiler de açıkça görülmüştü.

Hatırlanacaktır;
Pek çok kamuoyu yoklamasında, ekonomik konulardan sonra gelen ikinci sorun, “yabancılar” olarak yansımıştı.

Kanımızca;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da “Halkımızdaki endişe ve korkuyu gideriyoruz” ifadesi gibi, bu soruna yönelik devletin bu noktadaki eş zamanlı uygulamalarının toplum nezdinde fazlasıyla karşılık bulduğunu gözlemliyoruz.

Umarız ki;

Türk toplum yapısına uzun zamandır ters gelen ve halkı rahatsız edici bu davranışlara yönelik devletin başlattığı bu seri operasyonlar aralıksız devam eder ve ülkemize sınırlardan yasa dışı yollarla giren ve çoğu zaman da kamuoyunda endişe ve korku yaratan bu yabancıların sınır edilmesi işlemleri ağırlık kazanır.

Zaten artık şuna karar verilmeli.

Eğer koruma altındaki Suriyeliler’in de yıllardır süren bu misafirlikleri sürmeye devam edecekse, yerleşim yerlerini adeta küçük Şam’a döndürülen Arapça tabelalar da artık tek elden yürütülecek kararla sökülmeli, “misafirler”in Türkiye de sadece konuk oldukları ve ayrıcalıklarının bulunmadıkları, devlet gücüyle hatırlatılmalı.

Çünkü;
Gelinen noktada artık herkes biliyor ki, Türk insanı bunu istiyor.