Bursa’da…

TÜİK’in hesaplamasına göre;

Uzman doktorda 34 liraya muayene olunamıyor.

Kahve 18 liraya içilemiyor.

Çay 10 liraya satılmıyor.

Ekmekarası döner 77 liraya yiyilemiyor.

Beyaz peynir 147 liraya alınamıyor.

Kiralık ev 5 bin liraya bulunamıyor.

Zeytinyağı 114 liraya satılmıyor.

Yurtlarda 457 liraya kalınamıyor.

Çorba 60 liraya içilemiyor.

Tüm bunlara rağmen TÜİK’in yıllık enflasyonu yüzde 71.60 oranında.

Bir de gerçekçi fiyatlar var tabi.

Türk halkı bu rakamlarla her gün yüz yüze kalıyor.

Market raflarından aldığınız bir ürün, bir sonrakine göre az kalıyor.

Pazar fiyatları ise adeta el yakıyor.

Biber çeşitleri 40 liradan

Patlıcan 30 liradan

Taze fasülye 60 liradan

Domates 20 liradan

Kiraz 60 liradan

Şeftali bile 50 liradan

Çilek 70 liradan

Bamya 150 liradan satılıyor.

Bu durumun en büyük sebebi de nakliye!

Geçen sene bu zamanlarda akaryakıtın litresi 22 liraydı.

Şimdi ise 45 lira.

Haliyle, nihai tüketici, pazarlarda böylesine yüksek rakamlarla karşılaşıyor.

Televizyon ekranlarından mutlaka görüyorsunuz.

Bu sezon;

Tatil beldelerinde muazzam bir boşluk yaşanıyor.

Türk tatilcinin artık tatile gitmesini bırakın, Avrupalı Türkler’e bile fiyatlar artık yüksek geliyor.

Sosyal medyaya da sıkça yansıdığı gibi otel ve restoran fiyatları saçma derecesinde yüksek.

Şu;

15 Temmuz tatiliyle birlikte yaşanan 3 günlük cuma-cumartesi-pazar tatilinde İpsala sınır kapısında yaşanan araç yoğunluğunu görmüşsünüzdür.

Kısıtlı bütçesiyle gidebilenler bile artık Yunanistan’a gidiyor tatile.

İşin tuhafı;

Türkiye’de yaşanan bu yüksek enflasyonu, esnaf da suistimal ediyor.

Adisyonlardaki rakamlar, pahalılığın ötesine saçma seviyesine geçti.

Bırakın ailece tatile çıkmayı;

Yaşanan pahalılık nedeniyle insanlar artık ne restoranlara, ne kafelere gidebiliyor.

Bu nedenle de boş mekanların görüntüleri yansıyor sosyal medya sayfalarına.

Kimi fiyatları protesto edip gitmiyor, kimi de zaten gidemiyor.

İş öyle bir hal aldı ki, gençlerin buluşma ve sohbet noktası olan şu meşhur markalı kafelerden bile boş masalı fotoğraflar yansıyor kamuoyuna.

Bu sabah şaşırdığımız bir fiyat tablosu daha gördük.

Sürekli gittiğimiz bir çorbacı da bir tas çorbanın 105 liraya yükseldiğini gördük.

Cuma günü 85 liraydı aynı çorba.

Ne oldu ki aradan geçen 3 gün sonrasında?

Fiyatlar şiştikçe vatandaş da evden çıkmaz, çıkamaz oldu.

Görünen;

Ekonomi patronlarının, şu sıkılaştırma işine daha da ağırlık vereceği yönünde.

Daha bugün;

Yurt dışı çıkış harcına tam yüzde 233’lük zam yapıldı ve pasaportla birlikte gösterilen pul fiyatı 500 lira oldu.

Vergiler çok yüksek.

Yükselmeye de devam ediyor.

Örnek olsun diye söyleyelim.

70’lik bir rakı 1000 lira seviyesinde.

Aynı ürün KKTC’de ise 300 lira civarında.

Üstelik bu ürün, oraya Türkiye’den gidiyor, nakliye parası ekleniyor, satıcının kar oranı ilave ediliyor ve ortaya 300 lira gibi bir fiyat çıkıyor.

Peki nasıl oluyor?

Bizde tuhaf bir durum var.

Vergi oranları, ürün fiyatlarının kat be kat üzerinde.

Devlet en kolayını yapıyor, bütçe açıklarını vatandaştan çıkartıyor, artırdıkça artıyor vergi oranlarını.

Allahtan asgari ücret artmadı.

Restoranlarda, lokantalarda, kafelerde şu anda bile uçuk olan fiyatlar, artan işçilik giderleri nedeniyle kim bilir daha nasıl da yükselirdi?

İnsanlar;

Bu yüksek enflasyonu, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranının çok ötesinde hissediyor, yaşıyor.

Bırakın aydan aya artan fiyatları, adeta haftadan haftaya etiketler değişiyor artık.

Özellikle;
Sabit gelirlilerde de bir gelir değişiklik olmadığı için, yaşanan bu yüksek hayat pahalılığı Türk insanının bir numaralı gündem maddesi.

Çıkın sokağa bakın, esnafından emeklisine, öğrencisinden, çalışanına, gencinden yaşlısına değin herkesin gündemi, bu hayat pahalılığı ve geçinme telaşı değil mi?