O gün…

Meslek hayatımızın tarihi günlerinden biriydi.

Tarih, 15 Şubat 1999’un sabahıydı.

Bir şey olacağını görüyorduk ama tam olarak ne olacağını kestiremiyorduk.

Nereden bilelim, birkaç saat sonra tüm Türkiye’nin ayağa kalkacağını, milyonların sokaklara döküleceğini.

Bir tüyo verilmişti ve bu nedenle sabahın körü denebilecek saatte, Bursa Hakimiyet Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü olarak gazeteye gelmiştik.

Ankara’da bir şeyler oluyordu da ne oluyordu?

Malum;
İletişim şimdiki gibi değil,
internet yok, sosyal medya yok, hemen her şey birebir istihbarata dayalı.

Sonra bir haber geldi elimize.

Başbakan Bülent Ecevit’in, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile basın açıklaması yapacağı bildirildi.

Şaşırdık.

Çünkü;
Başbakan’ın o günkü programında böyle bir açıklama görünmüyordu.

***

DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümetiyle yönetilen ülke, ekonomik nedenlerden dolayı hayli sıkıntılı bir süreçten geçiyordu.

Neler oluyordu acaba Başkentte?

Yoksa bir istifa haberi mi gelecekti?

Ama öyle olsa MİT Müsteşarı’nın ne işi olurdu Başbakan’ın yanında?

Bir sürü soru vardı hepimizin kafasında.

Haber toplantısını da yapmamış, rutin işleri bırakmış, gazetede birbirimize bakıyorduk hepimiz.

Üstelik;

O zamanlarda Başbakan’lar, hemen her gün televizyonlarda görünmezlerdi.

Acaba;

Karaoğlan Ecevit”, sabahın bu erken saatinde millete ne diyecekti?
Geçtik ekranların başına, beklemeye koyulduk.

Ecevit, yürüyerek mikrofonların kurulduğu kürsüye geldi.

Çıt çıkmıyordu gazetede.

Gazeteci kimliği de olan Ecevit hiç uzatmadı sözü.

Heyecandan titreyen sözleriyle şunu söyledi ilk olarak:

Sizlere ve değerli yurttaşlarımıza bir haberim var…”
Ardından da;

Saniyeler sonra Türkiye’yi ayağa kaldıracak o tarihi sözleri söyledi.

Bugün sabaha karşı saat 03.00’den itibaren” dedi “Bölücü terör örgütü PKK’nın başı Abdullah Öcalan, Türkiye’dedir…”

***

Bu sözler;

Tüm ülkeye ve dünyaya “flaş haber” olarak geçildi.

Hemen kapsamlı bir gazete hazırlamaya başladık.

Elimize ulaşan fotoğraflara inanamıyorduk.

Öcalan, uçakla Türkiye’ye getirilmiş, gözü bantlı olarak gemiyle bir yere götürülüyordu.

Heyecanımızla sevincimiz birbirine girmişti.
Bir saate kalmadan da ülkenin dört bir yanında, cadde ve meydanlarda
insan selleri oluştu.
Araç konvoyları nedeniyle trafik kilitlendi, şehirlerde hayat durdu,

Ev ve işyerlerine Türk bayrakları astı herkes.

Her yerden İstiklal Marşı yükseliyordu.

Özellikle;
Şehit aileleri hüngür hüngür
ağlıyordu sevinçten.

Kimin aklına gelirdi ki;

Suriye’den çıktıktan sonra Rusya ve İtalya’ya giden orada da barınamayınca Afrika’ya geçen bebek katili Öcalan’ın, Kenya’da MİT operasyonuyla yakalanacağı ve Türkiye’ye getirileceği?

Hem de;
Hiç de umulmadık bir zamanda.

***

Hatırlıyoruz da;

Bülent Ecevit’in o tarihi ama kısa açıklamasında ki şu sözü çok duygusaldı:

Şehit analarına” demişti “verilen söz yerine getirildi”

Bu kadar kısaydı açıklaması.

O esnada teferruata da gerek yoktu.

İşte;
Dönemin Başbakanı
Bülent Ecevit’in 22 yıl önceki tarihi açıklaması böyle olmuştu.

Peki ya;
Kenya’da paketlendikten sonra uçağa bindirilen bebek katili Öcalan’ın kendisine
“Memlekete hoş geldin Abdullah Öcalan” diyen MİT görevlisine verdiği cevap neydi öyle?

Korkudan titreyerek, önce “Benim annem de Türk’tü” demiş, ardından da öldürülmemek için “Her türlü hizmete ve işbirliğine hazırım Türkiye’ye” deyivermişti can korkusundan.

Aynı adam 22 yıldır İmralı’da, birçok insandan iyi besleniyor artık ölüm korkusu da yaşamıyor.

***

Günümüzde;

Alfabenin pek çok harfiyle varlığını sürdüren PKK’nın arkasında artık hangi ülkelerin olduğu açıkça görülüyor.

Zaten onlar da gizlemiyorlar kendilerini.

Açıkça hem para hem silah yardımı yapıyorlar.

Olayın bir Kürt meselesi olmadığı çok açık.

Irak’ın kuzeyinde bir mağarada 13 polis, asker ve MİT görevlisinin kafalarına ateş edilerek katledilmesi ile Öcalan’ın 22 yıl önce yakalanma tarihlerinin çakışması bir tesadüf değil.

Mesajları direkt olarak veriyorlar.

Üstelik;
PKK’nın siyasi kanadı
HDP’den hala provokovatif açıklamalar yapılıyor.

Olay nettir.

PKK dağda, sesi olan HDP Meclis’tedir.

Yaşanan bu son olay;

Öyle görünüyor ki, bir takım radikal kararların habercisi olacak.

***

Keşke;

13 vatandaşımızın kurtarılması için 6 yıldır çok daha radikal şeyler yapıyor olabilseydik.

Bir vatandaşımız yazmış sosyal medyadan, bu olayla ilgili.

O mağarada 13 Türk değil de, 13 ABD’li olsaydı, bölgede canlı tavuk kalmazdı” diye.

Doğru söylemiş.
Artık hedef
Kandil olmalı ve ne olursa olsun, kime karşı olunursa olsun, bataklık kökünden kurutulmalı, İçişleri Bakanı Soylu’nun dediği gibi başta Murat Karayılan olmak üzere herkesin üzerinden geçilmelidir.