Geçen Cuma akşamıydı.

Kısa adı BTSO olan Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay’ın iftar davetlisiydik.

Avrupa’nın;
En büyük uzay ve havacılık temalı bilim merkezi olan Yalova Yolu’ndaki GUHEM’deydik.

Detaylarına girmeyelim.

O akşam, iftar sonrasında Başkan Burkay’ın yaptığı sunum, Bursa’nın geleceği açısından çok çok önemliydi.

İşte o akşam ilginç bir şey oldu.

Gecenin ilerleyen saatlerinde, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın Şehir Hastanesi’ne kaldırıldığı haberi geldi.

Araştırdığımızda;

Soğuk algınlığı teşhisiyle hastaneye gittiği ve birkaç saatlik istirahatten sonra da taburcu edildiğini öğrendik.

Bir de;
Yorgunluk sebebiyle vücut direncinin azaldığı bilgisi geldiği kulağımıza.

Malum.

Ramazan ayları, siyasiler ve kent yöneticileri için aynı zamanda birer programlar silsilesi.

Aynı akşam bile birden fazla iftar programına katılabiliyorlar.

Hatta ve hatta;

Programlar yetişmediği zaman sahur programları da imdada yetişiyor siyasiler için özellikle.

Dün;
Belediye Başkanı Aktaş, sosyal medya hesabından bir çağrı yaptı gençlere.

Çağrısı şuydu:

Bu gece kaç genç benimle birlikte sahur yapar?

Saat 01.30’da Abdal simit fırınındayım. Çay ve simitler benden”

Bu çağrısından anladık ki, Aktaş’ın protokol ağırlıklı normal iftar programlarında gençlere ayırabileceği bir zaman kalmadığı için, buluşmayı sahura kaydırmak durumunda kalmış.

Aktaş’ın bu çağrısının sonucuna bugün bakabildik ancak.

Elimize ulaşan fotoğraflara göre, kızlı erkekli pek çok genç saat 01.00’den itibaren soluğu Abdal simit fırınında almış.

Başkan da gelince, simit servisini kendisi yapmış gençlere, çaylarla beraber de sonrasında sohbet başlamış.

Bu tablonun şöyle bir yansıması var.

Birincisi;

Gençler siyasete ve kent yöneticilerine ilgilerini kaybetmiş değiller.

Gecenin o saatinde evlerinden çıkıp bir belediye başkanıyla dertleşmeleri, sohbet etmeleri salt çay içip ücretsiz simit yemekten ibaret değil elbette.

İkincisi;

Hangi parti veya partili olursa olsun bir belediye başkanı’nın, gelecek neslin temsilcileriyle buluşmaları, dünyayı onların gözünden görmeye çalışmaları kollektif bir çalışmayı beraberinde getiriyor.

Tabi bu işin sonuçları da oluyor.

Mesela şu hastane işi!

Günde en az 18 saat ayakta kalabilmek, yüksek tempoda program üzerine programlara katılmak, sürekli bir şeyler anlatmak, soru ve isteklere cevap verebilmek hiç de kolay bir şey değil.

Haliyle bir süre sonra vücut alarm vermeye başlayabiliyor ki çok doğal.

Ama şu da bir gerçek ki;
Türkiye’nin bugünkü siyaset işleyişinde, yarış çok hızlı, yoğun bir tempo var.

Bu tempo doğru veya yanlış ama şu anda çok ama çok hızlı bir yarış olduğu da aşikar.

Tabi bu ramazan ayı biraz ekstrem bir durum.

Ama öyle görünüyor ki;
Seçim yaklaştıkça bu tempo artık Ramazan tarifesiyle devam edecek, geceler gündüze, gündüzler geceye karışacak.

Aktaş’ın şu andaki temposundan kaynaklı vücut direncinin düşmesini ve bağlı olarak birkaç saatliğine hastaneye gitmek durumunda kalmasını da galiba böyle yorumlamak gerekiyor.

Sağlık olsun da aksi olmasın…