Anketlere de yansıyor.

Halkın, şikayetçi olduğu iki büyük sorunu var.

Biri, yüksek hayat pahalılığı.

Diğeri de mülteciler.

Kayseri’de dün gece yaşanan öfke de bunun bir yansımasıydı.

7 yaşında bir kız çocuğuna yönelik tecavüz, koca kenti ayağa kaldırdı.

Bir süre sonra da bu kişinin Suriyeli olduğu anlaşılınca adeta kıyamet koptu ve bölgedeki Suriyeliler’in ev ve işyerleri ile araçları hedef oldu.

Olayları engellemeye çalışan çok sayıda polis de yaralandı.

Böylesine derin bir toplumsal olayın basite alınması da işin bir başka yanlışıydı.

Şehrin Emniyet Müdürü’nün;

Galeyana gelen halkı sakinleştirmek için söylediği “Tepkinizi anlıyoruz, mesajınızı aldık, buradaki mağdur çocuk, Türk değil” açıklaması bile hem hayret vericiydi, hem de kamunun olaya kötü bir bakış açısıydı.

Şu bir gerçek.

Uzun yılları bulan misafirlik kalıcı bir hale dönüştü.

Uyum sorunları ise hala had safhada.

Ki, bu genel bir durum.

Keza;

Ülkeyi yöneten AK Parti ve MHP’nin seçmeni dahi bu sorundan rahatsız.

31 Mart seçiminde sandığa gitmeyen iktidar seçmeninin bir tepkisi de bu değil miydi?

Pazar günü;

Bursa Büyükşehir Belediyesi, Mudanya’da nefis bir plajı devreye soktu.

Açılışı Başkan Mustafa Bozbey yaptı.

Ne tuhaf ki;
Böylesine güzel bir tesisine yönelik eleştirilerden bazıları Suriyeliler üzerineydi.

“Toplu gezen tek tip traşlı Suriyeli erkeklerden burada bize yer kalmaz, ailemizle gidemeyiz” yorumlarını ibretle okuduk.

Bu yorumlar;

Geçen bayramda Kurşunlu, Güzelyalı ve Mudanya sahillerinde yaşanan ve Bursalılar’dan çokça eleştiri alan görüntülerin bir sebebiydi.

Bu Suriyeliler meselesi, Türk toplumunun bir travması haline dönüştü.

Geçenlerde;

Ankara’da Hurdacılar Sitesi’nde yaşanan büyük bir yangın, ulusal bir televizyon kanalında canlı olarak veriliyordu.

Arka planda işyerleri, cayır cayır yanarken, muhabirin uzattığı bir esnafın yangını yorumlaması beklenirken, ne dese beğenirsiniz?

“Görüyor musunuz” dedi “Burada Suriyeliler’in de dükkanları var, hiçbiri vergi vermiyor, haksız rekabet yaratıyorlar”

Bu sözler, canlı yayında söylenince, muhabir de büyük bir panikle “Şimdi bunları bırakalım, yangından bahsedin” dese de, ortaya çıkan bu durum bile yaşanan sorunun büyük bir göstergesiydi.

Bu durum gerçekten de bir travmaya dönüştü.

Malum.

Bursa’nın Nilüfer ilçesi, yıllar yılı CHP’li belediyeler tarafından yönetiliyor.

Bu 31 Mart seçiminde pek çok mahalleden CHP’ye oy çıkmadı, oylar, mülteci karşıtlığı ile bilinen Zafer Partisi’ne gitti.

Sebebi de;

Zafer’e giden oyların bulunduğu yerleşim birimlerinde mültecilerin yaşıyor olmaları.

Artık bu yaşanan sorunun, CHP’lisi, AK Partilisi, MHP’lisi kalmadı.

Türk insanı, rahatsızlığını, protesto ile de gösteriyor, oy sandığında da gösteriyor, dün gece Kayseri’de yaşanan olaylar gibi de gösteriyor.

Daha geçenlerde;
Bir nevi hükümet ortağı olmasına rağmen MHP Lideri Bahçeli’nin bile, Geri Kabul Anlaşması’nın derhal feshedilmesi ve Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönderilmesi gerektiğini söylemesi de, Türk insanının düşüncelerinin dile getirilmiş hali değil miydi?

Ki;
Pek çok siyasi lider, gazeteci, düşünce insanı ve akademisyenin, yaşanan bu durumun “adı konmamış bir istila” olduğunu söylemeleri bir tesadüf mü?

Yine;
Avrupa’nın 27 ülkesinde gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu seçimlerine mülteci karşıtlığının damga vurması, ülkelerde peşi sıra erken seçim kararlarının alınması, bir tesadüf müydü?

İşin tuhafı;

Şehirlerde yaşayan sığınmacı sayısı ile ilgili de bir belirsizlik var.

Açıklanan rakamlara inanılmıyor.

Geçenlerde;

İstanbul’un Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da, resmi olarak 1 milyon 128 bin kişi olarak açıklanan İstanbul’daki mülteci sayısını eleştirerek “İlçelerden gelen verilen elimde, İstanbul’da 2.5 milyon mülteci yaşıyor. Bu, nüfusun yüzde 18’i demek. Böyle bir artış doğru değil, İstanbullu’ya haksızlık” demedi mi?

Velhasılı;

Hemen herkesin rahatsızlık duyduğu bu meselenin, siyasilerin söz ve söylemleri gibi artık bir netliğe kavuşması gerekiyor.

Keza;
Üzerine basa basa söylüyoruz, bu mesele, Türk halkının bir travması haline dönüştü.