Siyaset kurumunun geldiği noktada, çoğu zaman karşılıklı görüşler ya sert olabiliyor ya da empati yapılamadığı için yeterince algılanamıyor.

Türkiye;
Birkaç gündür emekli amirallerin yayınladığı bildiriyi konuşuyor.

Malum.

104 emekli denizci subay, “Möntrö Boğazlar Sözleşmesi”nin tartışmaya açılması ile “Tekkedeki general” konusunda bir bildiri yayınladı.

Bildiri doğruydu yanlıştı ayrı bir konu.

Ki;
Bize göre bildiride iki yanlış/hata vardı.

İlki;

Sanki gündüz saatleri çuvala girmiş gibi geçmişi çağrıştırırcasına, bu bildirinin geceyarısı açıklanmasıydı.

İkincisi de;

Konusunda uzman olan denizcilerin, kendi dallarında açıklama yapmaları normal karşılanabilirken, işin içine “Tekkedeki general”i de sokmalarıydı.

Yani birbirinden ayrı iki konuydu bildiride yer alanlar.

Belki kendilerine göre haklıydılar ama dışarıdan hiç öyle görünmedi.

Direkt olarak hükümet edenlere karşı bir parmak sallama gibi görüldü.

Yanlış ve hatalıydı, usül hatası vardı yaptıklarında.

En iyi ifade ile, anlatmak istediklerini anlatamadılar.

Tabi şu da söylendi.

Denildi ki;
“Bu bir ifade özgürlüğüdür…”

Hatta biraz da ileri gidildi ve “Ayasofya imamı bile konuşurken, bu denizciler niçin konuşmasın…”

İşte;
Türkiye birkaç gündür bu tartışmanın içerisindeyken, göreve atandığından ve de yaptığı sıradışı açıklamalarından beri Türkiye’nin en meşhur din adamlarından biri haline gelen Ayasofya Kebir Camii’nin Baş İmamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın’ın bugün istifası ve görevden ayrıldığı haberi geldi.

Bu konu;
İlk bakışta, Boynukalın’ın görevden alındığı gibi algılandı.

Fakat;
İlerleyen saatlerde durumun böyle olmadığı görüldü.

Keza;

Baş imam Boynukalın, sosyal medya hesabından bu ayrılmanın içeriğini duyurdu.

Daha doğrusu iki gerekçe açıkladı.

İlkinde;

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki görevine geri döneceğini ve akademik çalışmalarına daha fazla zaman ayırmak istediğini, bu nedenle de Baş İmamlık görevinden affını istediğini, görevlendirmesinin sonlandırılmasını istediğini yazdı.

İkinci gerekçe olarak da şunu sundu.

Kendisinin bir takım tartışmalara çekildiğini ve “Ayasofya imamı konuşuyor da, biz niye konuşmayalım” tarzındaki hezeyanlara meydan vermek istemediğini ve bu nedenle ilgili kişi ve kurumlardan iki gün önce izin istediğini duyurdu.

Ve Boynukalın’ın Ayasofya görevi, kısa sürede sona erdi.

Numan Şeker, Bursa’da sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz isimlerden biridir.

Eskiden Bursa’da memur sendikacılığın yöneticisiydi, şimdilerde ise Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapıyor.

Bugün;
Ayasofya’da yaşanan bu gelişmeler üzerine ilginç bir mesaj paylaştı, sosyal medya hesabından.

Şunu dedi:

“Ömrünü islama adamış profesör, islam adına konuşmayacak da ‘teravih namazı iptal edildi, teravisiz oruç olmaz, oruç da ertelensin’ diyen soytarılar mı konuşacak. Şimdi birileri zil çalıp oynasın…”.

Elbette ki;
Dini konularda din adamları yorum yapmalı.

Fakat;

Bu konu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevi olmalıdır.

Numan Hoca’ya katılmıyoruz.

Çünkü;

Her imam çıkıp, konusu dışında açıklamalar yaparsa ne olur?
Nitekim örneklerini kısa bir süre önce yaşadık.

Öyle ki;
Boynukalın’ın siyaset ve ekonomiyle ilgili açıklamaları ve yeni anayasada laikliğin yer almaması gibi çağrıları, hem muhalefetin hem de iktidarın tepkisini çekmişti.

Bir ekonomist gibi davranıp, ekonomideki istikrarsızlık ve döviz kurunun yükselmesiyle ilgili açıklama yapmıştı kısa bir süre önce.

Hükümet edenler sessiz kalırken, dövizdeki yükselişe Ayasofya İmamı’nın cevap vermesi ,haliyle tuhaf karşılanmıştı.

Yine;

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde söylediği “Sürekli kadın cinayetleri vurgusu yapmak, kadını erkeğe düşman etmeye çalışan sloganik bir propagandadır” sözleri de büyük tartışma yaratmıştı.

Sonrasında da;
Muhalefetin itirazlarına hükümet kanadından AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin de sert bir tepki gösterip, Boynukalın’ı işaret ederek “Bu açıklamalar siyasetin yükünü artırıyor, herkes kendi işini yapmalı” demişti.

Velhasılı;
Türkiye’nin gündeminde olan her konuya AK Parti’nin yetkili mekanizmalarından önce Ayasofya İmamı’nın açıklama yapması, AK Partililer’i de rahatsız eder hale gelmişti.

Kaldı ki;
Dini konularda olsa bile Diyanet İşleri Başkanlığı bile açıklama yapmıyorken, kendine vazife edinip Ayasofya İmamı’nın konuşması iyice tuhaf kaçmaya başlamıştı.

Camiye dönüştürülen Ayasofya’nın tarihi ve dini önemi malum.

Ama;
Bu kadar önemli bir mabedin imamı’nın, diğer camilerin imamlarından bir önceliği olmamalı diye düşünüyoruz.

Zaten böyle olmasaydı, AK Parti’nin önemli kurmayı Özlem Zengin de mecbur kalıp böyle bir açıklama yapmak durumunda kalmazdı Boynukalın hakkında.

Demek ki bardak her yönden taşmaya başlamıştı artık.

Şunu da söylemek gerekiyor.

Boynukalın, yaşananlardan bir ders çıkarmış ve açıklamaları nedeniyle toplumsal gerginliğe yol açtığını anlamış olmalı ki, iki gün önce affını istemiş.

Bu da Boynukalın adına bir artı elbette.