En az 30 yıllık bir örgütlenmeydi Fethullah Gülen elebaşılığındaki yapılanma.

Aslında bir ihanet ve cinayet şebekesiydi.

Hedef ise;
Türkiye’yi ele geçirmek, ardından da “anahtar”ı yabancı devletlere vermekti.

Malum süreç çok eski.

28 Şubat sürecinde Ankara Emniyet Müdürlüğü, Gülen ve örgütlenmesi hakkında “çok gizli” bir rapor hazırlamıştı.

O raporda;

“Fethullah Gülen’in bir örgüt lideri olduğu, liderlik ettiği örgütün mensuplarının Türk Ordusu ile Emniyet teşkilatına sızdığı” yazıyordu.

Ne ilginçtir ki;

Fettullah Gülen, bu raporun Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gitmesinin ardından sadece 3 gün sonra , 21 Mart 1999’da güya “sağlık sorunlarının” halli için ABD’ye gitmişti.

Yani apar topar kaçmıştı Türkiye’den.

Tam 25 yıldır ABD’de Pensilvanya eyaletinin Saylorzsburg kasabasında yaşıyordu Gülen.

Özellikle Bursa kamuoyu da çok iyi hatırlayacaktır.

17/25 Aralık sürecine değin Bursa’dan da pek çok kişi ABD’ye bu örgüt liderine gitmişler ve bağlılıklarını bildirmişlerdi.

Devletin elinde bu listenin tamamı var.

Bursa’dan da bir ara yol olmuştu ki Pensilvanya, oraya gidenler örgüt lideri ile çektirdiği resimleri Bursa’daki toplantılarda övünerek gösteriyorlar, nasıl büyük bir iş yaptıklarını anlatıyorlardı.

Bu sayede güç gösterisi de yapıyorlardı elbette.

Tabi;
O dönemlerde Gülen, iki şekilde anlatılıyordu.

Bursa’da da;

Dönemin cemaat mensupları ve sempatizanları, Gülen’in amacının bilim, eğitim ve dinler arası diyaloğu tesis etmesi olduğunu iddia ediyorlardı.

Bir nevi islam halifesi olarak da görüyorlardı.

Ama;

Gülen örgütünün devlete sızıp, yakın bir zamanda Türkiye Cumhuriyeti’ni ele geçirmeye çalışacağını ve ülkenin de islam hükümlerince yönetilmek istendiği de fazlasıyla biliniyor ve konuşuluyordu.

Ancak;
Bu düşüncede olan gazeteci, yazar, sanatçı ve siyasetçiler, siyasi gücün de etkisiyle bir nevi aforoz edilip, dışlanıyor ve kötüleniyordu.

Taa ki;

17/25 operasyonlarına varıncaya kadar.

İşte;
O süreçte Gülen cemaatinin aslında bir Fethullah Gülen Terör Örgütü olduğu herkes tarafından görüldü.

Yüzlerce kişiye kurulan kumpaslar, şantajlar, tehditler ve cinayetler gün yüzüne çıkmaya başladı tek tek.

Aselsan’da ölümleri şüpheli mühendisler konuşulmaya başladı.

Yine hatırlanacaktır;
O güne değin bu terör örgütü liderine tek laf söyletmeyenler bile U dönüşü yapmak zorunda kaldı.

Kaldı diyoruz çünkü bazı Fethullahçılar, günün siyasi koşulları altında mecburen karşıt gibi durmaya başladılar.

Yakın tarih herkesin belleğinde.

Nitekim;

Gülen cemaatinin artık bir terör örgütü olduğu herkes tarafından kabul görünce, bu kez bu örgüt, amacını gerçekleştirmek için düğmeye basmak zorunda kaldı.

Ve;

Artık Türk toplumu üzerinde güveninin kalmadığını iyice hissedince de, tarihler 15 Temmuz 2016’yı gösterdiğinde o alçak darbe girişimine girişti.

Çıkan olaylarda;

104’ü darbe yansılı asker olmak üzere 300’den fazla kişi hayatını kaybetti.

1491 kişi yaralandı, farklı rütbelerden 8036 asker gözaltına alındı, yargı ve sivil siyaset mensupları dahil olmak üzere toplam gözaltı sayısı ilk hafta içinde 10 bini geçti.

Bunun yanı sıra askeri, idari ve adli kurumlarda binlerce kişi, FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle görevden alındı.

Bu askeri darbe girişiminin ardından daha sonra 3 ay olağanüstü hal ilan edildi.

Bu süre daha sonra 2 yıla çıkarıldı.

Ve de;

Başlatılan çok kapsamlı tasfiye operasyonlarında 160 bin kişi gözaltına alındı, 50 bin kişi tutuklandı, 152 bin kamu personeli görevlerinden ihraç edildi,

Darbe girişimini izleyen 4 yıllık sürede yüzlerce dava açıldı ve sonrasında binlerce kişi daha hüküm giydi.

ABD ise;
Bavullar dolusu kanıta rağmen Gülen’i Türkiye’ye iade etmedi, suçlu olduğuna güya inanmadı.

Bu sabah ise;
Türkiye, örgüt elebaşı Gülen’in öldüğü haberine uyandı.

Türk istihbarat kaynakları da bu haberi doğruladı.

Gülen şimdi nerede nasıl gömülecek henüz bilinmiyor.

Muhtemeldir ki sadece CIA’nın bildiği bir yere gömülecek ve yerini de kimse bilmeyecek.

Elbette ki;
Terör örgütü elebaşı Gülen’in ölümü toplumu sevindirdi.

Ne var ki;

Bugün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın dediği gibi, rehavete kapılmamak ve mücadeleyi bitmiş gibi görmemek gerekiyor.

Keza;
Türkiye’yi ele geçirmeye çalışan dış kaynaklı güçlü bir örgüt var ki, yerine yeni bir “lideri” bulmak ve bir an önce de kamuoyunun karşısına çıkarmak isteyeceklerdir.

Bu örgüte;
Yıllar yılı yardım ve yataklık yapanların dışında, yıllarca insanların dini hassasiyetlerini istismar ederek kullanan, gerçeği görenleri tehdit, şantajla yok eden, olmazsa öldüren bu cinayet şebekesi, bu ölümle büyük bir darbe aldı.

Ne var ki;
Bu terör elebaşının ölmesi, tehlikenin geçtiği anlamına gelmemeli ki, belki de her zamankinden fazla Türk toplumunun bu tür tehlikelere karşı birlik ve beraberlik içinde olması gerektiğini ve bu din istismarcılarına karşı uyanık olması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu nedenle;
Fethullah Gülen için hiç de “Allah rahmet eylesin” demiyoruz.

Tam tersine;
“Zalimler için yaşasın cehennem” diyoruz.