Bursa’da…

Ne yazık ki;

İş artık öyle bir noktaya geldi ki, yaşanan durum, çevre sağlığından ziyade insan sağlığını tehdit etmeye başladı.

Son olarak;
Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı’nın, raporunu okuyunca bir kez daha hayretler içerisinde kaldık.

Bursa’nın;

Uludağ’dan doğarak kentin içinden geçen ve Bursa’nın önemli su ihtiyacını karşılayan Nilüfer Çayı’nın geldiği noktaya dair bir süredir çalışmalar yürüten Prof. Sarı’nın raporu adeta bir çığlık niteliğinde.

Sarı’nın;

Çay’ın 3 ayrı bölgesinde yaptığı bilimsel incelemeler, Bursa’nın ne denli büyük bir insan ve çevre sağlığı tehdidi altında olduğunu gösteriyor.

Çalışmalarına göre;

Türkiye’nin en kirli akarsularından biri olarak gördüğü Nilüfer Çayı’na dair yapılan raporlama en dikkat çeken da zaten bu konu ki, çünkü raporda Nilüfer Çayı’ndan akan sıvının su olmadığı belirtiliyor.

İncelediğimiz raporda şu 4 ana gözlem dikkat çekiyor:

1-             Nilüfer Çayı’ndan akan sıvı, su niteliğinden çıkmıştır.

2-           Bu çaydan ekili alanlara yapılan tarımsal sulamanın derhal durdurulması gereklidir.

3-           Resmi raporlarda bu çaya akıtılan atıkların yüzde 95’inin arıtıldığı doğru değildir.

4-           Nilüfer Çayı’na atık deşarj eden bütün işletmeler bellidir.

Raporun tüm maddeleri fazlasıyla çarpıcı.

Mesela;

Resmi verilere göre Nilüfer Çayı’na akıtılan evsel ve endüstriyel atıkların yüzde 95’nin kağıt üzerinde arıtıldığı görülmesine rağmen, bunun asla doğru olmadığı kanaatinde Prof. Dr. Sarı.

Zaten;
“Eğer bu veriler doğru olsaydı, Nilüfer Çayı tertemiz akar, akan sıvı da su olurdu” diyen Prof. Dr. Mustafa Sarı’ya göre Nilüfer Çayı için bir an önce önlem alınması gerekiyor.

Adeta;
Zehir akan bu çaydan sulanan tarımsal alanlarda yetişen ürünlerin Bursalılar’a sebze ve meyve olarak gelmesi de bir başka büyük tehlike.

Bursalılar’ı;
Adeta potansiyel kanser hastası statüsüne koyan bu durum ne ilginç ki, devlet kurumlarının yıllar yılı görmezden geldiği bir durum.

Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı ısrarla vurguluyor raporunda.

Diyor ki;

“Nilüfer Çayı’na atık deşarj eden bütün işletmeler bellidir ve ruhsat şartlarındaki taahhütlere uymadıkları açıktır”

Peki;
Böyle bir durumda Bursa Valiliği ile Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ne yapıyor?

Kısa bir süre önce;
Görevden alınan Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Mehmet Ersan Aytaç’ın bu konuda hiçbir şey yapmadığı, yapmadığı gibi Bursalılar’la adeta alay ettiği açıktı.

Yerine;

Bursa’yı bilen Hayrettin Eldemir’in atandığını duyunca, sorunların çözümünün olabileceği düşüncesinden hareketle bizler de sevinmiştik.

Ne var ki;

Bursa’nın yeni Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Hayrettin Eldemir’in de, görevden el çektirilen Aytaç’tan bir farkı görünmüyor.

Bir bilimsel raporda dahi Nilüfer Çayı’na zehir akıtan işletmelerin tümünün belli olduğu ve ruhsat taahhütlerine uyulmadığı açık açık yazılmasına rağmen bu durumu Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün bilmemesi mümkün mü?

AK Parti’nin Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, şikayetlerin patlama noktasına geldiği eski İl Müdürü’nün görevden alınması için yoğun mücadele vermişti.

Ne var ki;

Eski İl Müdürü’nün yerine atanan bürokratın da bir çabası yok.

Koca Bursa yine kaderine mahkum.

Bu noktada Vali Erol Ayyıldız’ın da sessiz kalması bir başka dikkat çeken nokta.

Zaten;

Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün, Bursa’yı ve Bursalılar’ı açıkça tehdit eden bu büyük çevre felaketini adeta görmezden gelmesi başlı başına bir skandal.

Bu yönde;
Bursa Valiliği kadar, siyasi iradenin Bursa yöneticileri ile milletvekillerinin de böylesine büyük bir çevre felaketine ses çıkar(a)mamaları da kafa karıştıran bir başka nokta.

Acaba;
Devlet, Bursa’daki bu çevre felaketini ne zaman görecek, Bursalılar’ı zehirleyen bu işletmeler daha ne kadar korunacak?