Bursa’da 3 hafta içinde iki ayrı intihar vakası yaşandı...
Her iki olayda da iki gencin ölüm için seçtikleri yöntemler ve arkalarında bıraktıkları intihar notları sosyal medyada günlerce konuşuldu.
İlk olay 17 Şubat günü yaşandı...
Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli Asistan Doktor Mustafa Yalçın, girmesi gereken ameliyata gitmeyince arkadaşları tarafından merak edilerek aranmaya başlandı.
En son sabah saatlerinde evinden aracıyla ‘Uludağ’a kayağa gidiyorum’ diyerek ayrıldığı öğrenilen doktordan bir daha haber alınamadı.
Yakınları ve mesai arkadaşları durumu polis ve jandarma ekiplerine bildirdi.
Ekipler, genç doktorun Uludağ’a çıkacağını söylemesi üzerine bölgede arama çalışması başlattı. Bir süre sonra da Yalçın’ın otomobili, Uludağ yolunun 11’inci kilometresinde terk edilmiş halde bulundu.
Otomobile yakın bölgede aramalarını sürdüren ekipler, 35 yaşındaki Yalçın’ın cansız bedenine ormanlık alanda ulaştı.
Asistan Doktor Mustafa Yalçın
Genç doktorun, anestezide kullanılan narkoz ile kas gevşetici ve potasyum karışımıyla elde ettiği serumu (ABD’de idam sırasında kullanılan serum) damar yolu ile kendisine uygulayıp karlar üzerinde ölüm uykusuna yattığı belirlendi.
Otomobilinde yapılan incelemede ise ailesi ve kız arkadaşına yazdığı 6 sayfalık intihar mektubu bulundu.
İşte o 6 sayfalık mektubun bir bölümünde, yaşamını hazırladığı serum ile acısız bir şekilde sonlandıran doktor şu ifadelere yer verdi;
"Hayattan keyif alamıyorum. Daha önce de defalarca bu durumu yaşadım ama bu daha farklı. Gelecekten umudum kalmadı. Gelecekte bu hayattan keyif alacağımı sanmıyorum. Yaşamak için sürekli çabalıyorum, zorluklar içinde boğuşuyorum. Artık bu beni yoruyor. Mutlu olmak çok anlamsız geliyor. Artık çok yoruldum. Bana hasta diyebilirsiniz. Keşke tedavi olsaydı da kendini öldürmeseydi diyebilirsiniz ama ben sağlıklı olduğumu düşünüyorum. Ben sadece aklımla hayatın azıcık getirdiği mutluluğu, tonla ızdırap ve meşakkate değmeyeceğini teraziye koyup tartıyorum. Kesinlikle değmiyor. Gün içerisinde o kadar oraya buraya koşturma, gerginlik, stres, endişe yaşıyoruz ki buna karşı çok az mutlu oluyoruz. Neden yaşamaya devam edeyim ki? Ölmek ve tüm bu ızdıraba son vermek çok makul değil mi? Ölüp, acı çekeceğim bütün sıkıntılara tek seferde son vermek çok cazip geliyor. Tabi ki ölmek makul olduğu için öldürmedim kendimi. Mutlu olabilsem etrafımdaki insanları üzmemek için bir şekilde yaşamaya devam ederdim. Mutlu olamayıp, acı çektiğim için ve buna son vermek için hayatımı sonlandırdım"
Günler, belki aylar öncesinden yazıldığı anlaşılan mektup, sosyal medyada günlerce tartışıldı. Detayları haberlere konu oldu...
Herkes bir şey söyledi genç doktorun ölümüyle ilgili...
Kimi ölüm şekliyle ilgili kimi de neden ölümü seçtiğiyle ilgili binlerce yorum yapıldı...
Bursa, daha Asistan Doktor Mustafa Yalçın’ın ölümünü konuşuyorken bu kez Makine Mühendisi Caner Kurt’un kayıp haberi düştü ajanslara ve sosyal medyaya...
35 yaşındaki genç mühendis, 5 Mart günü iş yerinden ayrılarak, sırra kadem bastı.
Caner Kurt’tan haber alamayan yakınları, durumu polise bildirdi.
MOBESE kameralarından Kurt’a ait otomobilin son olarak Demirci Mahallesi yakınlarında olduğu belirlendi ve bölgeye arama kurtarma ekipleri gönderildi.
Genç mühendisin de uzun aramalar sonrası otomobilinin içinde cansız bedenine ulaşıldı.
Makine Mühendisi Caner Kurt
Caner Kurt’un da Doktor Mustafa Yalçın gibi intihar ettiği belirlendi.
Mühendis gencin seçtiği ölüm şekli de yine Doktor Yalçın’ın ölüm şekli gibi gündem oldu.
Genç mühendisin başına poşet geçirip helyum gazı soluyarak yaşamını sonlandırdığı ihtimali üzerinde duruluyor.
(HELYUM NASIL ÖLDÜRÜR? Helyum çok aktif bir gaz olduğu için akciğerlerde oksijen alımını engelliyor. Gelişen ani oksijensizlik nedeni ile kişi bayılma nöbeti geçiriyor. Bol miktarda helyum solunmasında ise ani hayati organlar duruyor ve bu durum ölümle sonuçlanıyor.)
Caner Kurt’un otomobilinden bir de mektup çıktı.
Kurt’un yaşamdan keyif almadığı, mutlu olamadığı yazıyordu bıraktığı mektupta...
Hatta iddialara göre Doktor Mustafa Yalçın’ın intiharı sonrası bıraktığı mektubundan etkilendi ve aynı duygular içerisinde olduğu, hayattan zevk almadığına yer verdi mektubunda...
3 hafta arayla yaşamına son vermiş iki genç...
Gerekçeleri aynı, ölüm için seçtikleri yöntem film senaryosu gibi...
Bir çok kişi için dışarıdan bakıldığında özenilecek yaşamları bulunan biri mühendis, biri doktor iki gencin ölümü Bursa’yı derinden sarstı..
Bu iki ölüm ve şekli bence çok iyi araştırılmalı.
Sadece adli olarak değil, psikolojik açıdan da uzmanların irdelemesi gereken iki ayrı ama bir o kadar benzer vakalar...
Bir çok insanın hayallerini süsleyen yaşam standartlarına sahip insanlar, nasıl oluyor da ölmeyi bu kadar arzulayıp, bu ruh haline girebiliyorlar?
Mutsuz ve hayattan zevk alamaz hale gelen bir çok insanın intihar ederek hayatlarına son verdiklerini görürüz.
Aşırı mutsuzluk, hayattan tat alamama, enerji kaybı, halsizlik, isteksizlik, ilgisizlik, uyku ve iştah sorunları ile boğuşan bir çok insan psikolojik yardım alıp, çok ağır ilaçlar kullanıp maalesef ki yaşamlarından kurtulmak istiyor.
Araştırmalara göre ise, bu tarz sorunlar nedeniyle depresyon geçiren her yedi kişiden biri maalesef ki yaşamına kendi elleriyle son veriyor.
İnsanlar, sürekli avutulma ve teselli bulma ihtiyacı içindeler.
En çokta maneviyata ihtiyacı var insanların....
Aslında yaşam standartlarının yükselmesiyle doğru orantılı gibi görünen mutluluk ne yazık ki günümüz şartlarında sonun başlangıcı olabiliyor.
Son örnekleri Bursa’da acı bir şekilde ve art arda karşımıza çıkan intihar vakaları adli olay olarak kayıtlara geçse de önümüzde sosyolojik ve psikolojik yönüyle irdelenmesi gereken iki dosya var.
Ki bu sebeb-sonuç-şekil yönünden yapılacak inceleme, Dünya’da evrensel bir sorun haline gelen intihar vakalarının önüne geçilmesi ya da en aza indirgenmesinde kullanılacak yöntemler bakımından büyük rol oynayacaktır.