İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Dervişoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle;
"TÜRKİYE ASGARİ ÜCRET CEHENNEMİ"
Türkiye, iktidarın sürekli ateş taşıdığı bir asgari ücret cehennemidir. Günü, saati, dakikası belli olan, İhtiyacın ve kaynakların ne olduğu, hesaplama modüllerinin nasıl olduğu bilinen asgari ücret tespitinde; yapacakları üç kuruş zammı görüşüp durdular. Sonuçta yine dağ fare doğurdu. Devlet kendi vergisine, harcına, kağıdına, mührüne neredeyse %50 zam yapmışken çarşıda etiketler halen %100 artarken, iktidarın gözü, "Emekçinin avcundaki kırıntılardadır. Geçen yıl ocak ayında belirlenen 17 bin lira, bugün alım gücü bakımından en iyi ihtimalle o günün 12 bin lirasına düşmüştür. Enflasyon vatandaşın alın terini, emeğini alıp götürmüştür. Mazot, 44 Lira, simit 15 lira en ucuz et 400 Lira. Yeni ev tutacak olana en düşük kira 20 bin lira.
"İLK AYDA KUŞA DÖNECEK"
Dün akşam saatlerinde yine oldu bittiye getirip, Asgari ücreti ilan ettiler. Açlık sınırının 21 bin lira, yoksulluk sınırının ise 72 bin lira olduğu bir ülkede işçiye reva görülen 22.104 lira asgari ücret sadaka bile değildir. İlan edilen artış oranı hiçbir yaraya merhem olmayacaktır. Ocak ayı itibari ile gelecek zamlarla birlikte daha ilk ayında yine kuşa dönecektir. Asgari ücreti sanki bir derde çare olacakmış gibi sosyal medya hesabından millete duyuran Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'a buradan sesleniyorum: Sarayın penceresinden, halkın sofrası gözükmez!
"ARTIK DERİN YOKSULLUĞU KONUŞUYORUZ"
Ülkemin %80'inin açlık sınırı altında olduğu dikkate alındığında; artık; "Yoksulluğu" değil, 'Derin Yoksulluğu" konuşuyoruz. Kasım 2024 sonu itibariyle, dört kişilik bir aile için; açlık sınırı 21 bin liraya ulaşmış, yoksulluk sınırı 72 bin lirayı geçmiştir. Bu ailenin 3 ferdi; AK Parti'nin icat ettiği saat uygulamasıyla karalıkta uyanıp, 3'ü birden gün boyu çalışıp, asgari ücretle kazansa üçünün kazandığı para; AK Parti İktidarının yarattığı "Yoksulluk Sınırına" ulaşamıyor. Yol, yemek, elektrik, su, doğalgaz, kira, eğitim, sağlık masrafı derken; giderler tombul, gelirler cılız, kiralarsa yine azgın, ve kuyruklar yine alabildiğine uzun ve suskun, saray ise milletin derdine yine kör yine sağır. İşte bayrağın indirildiği yer tam burasıdır.
"VATANDAŞ HESAPLAŞACAĞI GÜNÜNÜ BEKLİYOR"
Vergi adaletsizliğindeki boyut değiştirdikleri bu yeni kararlar, iş bilmez iktidarın kestiği haraçtır. Haraç, haraç sanayici, üretici ve esnaf vergi yükü altında ezilirken, geçim sıkıntısı içindeki vatandaş, artık nefes alamaz haldedir. Yıllara göre değişen "Dolar Kuru" ile hesaplandığında; Son 22 yılda, 4 Trilyon Dolardan fazla vergi toplanmıştır. Hala; gelir-gider dengesi tutmuyor ve çözüm yeni vergilerde aranıyorsa; bunun adı "Ekonomik Kriz" değil "Yönetim ve İktidar Krizidir." Bu krizin acı reçetesini de vatandaş iktidara yazmıştır "Hesaplaşacağı günü" beklemektedir.
"BÜYÜK AŞK, SADECE İKİ SENE SÜRDÜ"
Mit başkanı Kalın'ın ve Dışişleri Bakanı Fidan'ın pervasızlıkları bizi düşündürmektedir. Bir tanesi en gizli yapılması gereken işleri, henüz resmiyetini ve meşruluğu sağlamamış bir aktörle kameralar önünde araba gezintisi yapmakta bir beis görmemektedir. Diğeri ise, Türkiye Cumhuriyeti Devletince 2018 yılından beri terör örgütü olarak tanınan HTŞ ile Yıllardır iş birliği içindeyiz diye beyanat vermektedir. Hamaset, tedrisata galip geldiğinde akıl bu şekilde tatile çıkmaktadır. Dolayısıyla Suriye meselesine bakarken, etnik ve dini meselelere odaklanarak çözüm aramak, Bu ayrışma ve çatışmaların tarafı olarak, Suriye'yi; Lübnanlaştırmak ve Iraklaştırmak açık emperyalist planlardır. Bunlar, hem Suriye vatandaşlarının hem de Türk vatandaşlarının gelecekte maruz kalacağı Yeni ve daha büyük belalara aracı olmak anlamına gelmektedir. Şam 12 günde teslim alınmıştır. Bundan 15 sene önce 2009 yılında atılan iki manşet hala hafızalarımızdadır. Birinci manşet şöyle atılmıştı: "İki devlet, tek kabine" Bugün, Colani ile verilen fotoğrafların benzerleri, Dün, Esad ve kabinesi ile verilmişti. Onlarca ikili anlaşma imzalamış, Neredeyse birleşik devlet ilan ediliyordu. Bu büyük aşk, sadece iki sene sürdü. Türkiye'ye bedeli milyonlarca sığınmacı, Suriye'ye bedeli acı gözyaşı ve yıkım oldu.