Milletvekili Sarıbal, "Hayvancılığın sürdürülebilirliği için hayati öneme sahip olan meralar bilinçsizce yok edildi. Üretim maliyetlerinin yüzde 70'i yem girdilerinden oluşurken, yem ithalatı patladı. Hayvancılık tekelleşti, küçük üretici yok edildi. Süt üreticileri anaç hayvanlarını kesime gönderdi, özellikle son iki yılda 1 milyondan fazla anaç hayvan kesildi. Türkiye'nin hayvan varlığı 2 yılda 4,4 milyon baş azaldı. Geldiğimiz durumda üretici satamıyor, tüketici pahalılıktan et ve süt alamıyor. İktidarın ithalat politikası hayvancılığı içinden çıkılamaz bir girdaba hapsetti" dedi.

Küçük ve orta ölçekli hayvancılık işletmelerinin bitme noktasına getirildiğini vurgulayan Milletvekili Sarıbal, yem, enerji, ilaç, nakliye gibi maliyetlerinin sürekli arttığını, bu durumun hem üreticiye hem de tüketiciye olumsuz yansıdığını dile getirdi. Hayvan yetiştiriciliğinde büyük şirketlerin piyasanın büyük bir kısmını kontrol ettiğine dikkati çeken Sarıbal, "Bu tekelci yapı, üreticilerin fiyat belirlemede etkisiz kalmasına yol açmaktadır. Et ve Süt Kurumu, Ramazan ayı öncesinde 40 bin baş canlı hayvan ithal edecek, piyasaya karkas et sürülecek. Nisan 2010'dan bu yana canlı hayvan ve karkas et ithalatını sürdüren iktidar, son 15 yılda 12 milyar dolarlık ithalat yapmış olmasına rağmen ne et fiyatlarını düşürebildi ne de yerli üretimi koruyabildi. Talimatla ekonomiyi yönetmeye çalıştıkları gibi, talimatla et fiyatlarını düşürmeye çalışıyorlar. TÜİK tarafından açıklanan Hayvansal Üretim İstatistiklerine göre, 2023 yılında Türkiye'nin toplam hayvan varlığının önceki yıla göre 4,4 milyon baş azaldığını kaydeden Sarıbal, 2024 yılının Ocak-Kasım döneminde; 372 bin baş canlı hayvan ithalatına 644 milyon dolar dolar, 75 bin ton kırmızı et ithalatına 489 milyon dolar olmak üzere toplam 1 milyar 133 milyon dolar ödendi. Bunun adı ihanet değil de nedir" diye konuştu. 

Osmangazili çocuklar tatil etkinliklerini çok sevdi Osmangazili çocuklar tatil etkinliklerini çok sevdi

"KARMA YEM HAM MADDELERİNİN YÜZDE 45'İ İTHAL"

Hayvancılık sektöründe üretim maliyetlerinin yaklaşık yüzde 70'inin yem girdilerinden oluştuğunu vurgulayan Sarıbal, "Doğalçayır ve meraların azalması, ülke hayvancılığı açısından ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Meraların günümüzde ciddi bir azalma göstermesi, tarım politikalarında yanlış planlamaların ve bilinçsiz arazi kullanımının bir sonucudur. Mera ağırlıklı besleme olmadan, yem bitkisi üretimi ve fabrika yemine bağımlı bir sistemin uzun vadede sürdürülebilirliği zor. Nüfus artışı, köyden kente göç ve gelişen ekonomik koşullar hayvansal gıdaya olan talebi artırmakta; bu durum karma yem üretimine de yansımaktadır. Ancak karma yem üretiminde kullanılan yağlı tohum ve küspeleri ile bazı tahıllar ve yan ürünleri gibi ham maddelerin ithal edilmesi zorunludur. 2023 yılında üretilen yaklaşık 28 milyon tonluk karma yemin yaklaşık yüzde 45'i zorunlu olarak ithalat yoluyla tedarik edilmiştir" ifadelerini kullandı. 

"SON İKİ YILDA 1 MİLYONDAN FAZLA ANAÇ HAYVAN KESİLDİ"

Ulusal Süt Konseyi'nin çiğ sütte referans fiyatını litre başına 17 lira 15 kuruş olarak belirlediğini hatırlatan Sarıbal, AKP iktidarının süt fiyatlarını gıda enflasyonun önlenmesinde bir araç olarak kullandığını, üreticilerin sütünü maliyetinin altında bir fiyattan satma zorunluluğu getirdiğine dikkati çekti, "Bu durumda süt üreticileri anaç hayvanlarını kesime gönderirken  özellikle son iki yılda 1 milyondan fazla anaç hayvan kesime gitmiştir. Bunun yanı sıra ithalat politikası yerli hayvan varlığında düşüşe neden olmaktadır. TÜİK tarafından açıklanan Hayvansal Üretim İstatistiklerine göre, 2023 yılında Türkiye'nin toplam hayvan varlığı önceki yıla göre 4,4 milyon baş azalmıştır.

Çiğ süt fiyatları baskılanarak gıda enflasyonu düşürülemez. Çiğ süt fiyatlarını düşük tutma politikalarından vazgeçilmeli, yem fiyatları sübvanse edilmelidir" dedi. 

Editör: Zehra Ceviziş